Dut, Kestane, Karaağaç, Gürgen, Ceviz, Kelebek, Flot, Padok, Kompozit, Mat, Divan, Çöğür, Cura, Solak, Dede, Oyma ve yaprak sazlar, özel imalat bağlamalar

SAZ İMALATI

TÜRK KÜLTÜRÜNDE BAĞLAMA VE BAĞLAMA YAPIMI

Orta Asya’dan Macaristan ovalarına kadar uzanan çok geniş bir coğrafyaya yayılan Türk ulusu tarih boyunca bazen eğlence bazen dinsel ayinler bazen de tedavi için birçok müzik aleti kullanmıştır. Türk ulusunun bilinen en eski çalgıları ise sipuzga, kopuz ve davul gösterilebilir.

Üç kıtaya yayılan kopuz, 17. yüzyıldan itibaren Anadolu’da unutulmaya başlanmış ve yerini yavaş yavaş bağlama almıştır. Bugün Anadolu’da halk arasında en yaygın kullanılan çalgı “bağlama”dır. Anadolu insanı arasında “saz” da denilen ve telli çalgılar grubuna dahil olan bağlamanın atası ise tarihi 2.000 yıldan fazla olan en eski Türk çalgılarından biri olan kopuzdur. Kopuz, Dede Korkut’un sazıdır ve yayla çalınır. Baş kısımdaki tellerin bağlandığı ses burgularından birisi güneşi diğeri ayı temsil eder. Gövdede telleri taşıyan köprü kısmının altı yeri, üstü de göğü temsil etmektedir. Ses, Tezenenin vurulması ile ikisinin arasından çıkmaktadır.

Bağlama adının kökeninin ne olduğu,  nereden gelip Türk halkının belleğine kazındığı bilinmemektedir.  Fakat en mantıklı varsayım olarak sapına bağlanan perdelerden dolayı bu müzik aletine bağlama denmiş olabileceği kabul edilebilir. Nitekim bağlamanın atası olan  kopuzun önceleri sapında perde olmayışı  bu varsayımı güçlendirmektedir.

Kopuzun doğuşu ile ilgili bir de efsane bulunmaktadır. Bu efsaneye göre Orta Asyalı yiğitlerden biri günün birinde yol üzerinde ölmüş bir atın kafatasından sesler çıktığını duyar ve meraklanır. Atından inip baktığında kafatasının içinde atın kuyruğundan bir parça olduğunu ve rüzgarın her vurduğunda at kuyruğunu titreştirerek ses çıkardığını görür ve obasına döndüğünde gördüğüne benzer biçimde tarihin ilk kopuzunu yapar.

11. yüzyıl Arap-İslam tarihçilerinden Gardizi, Yenisey Kırgızlarının şaman ayinleri sırasında kopuz çaldıklarını söylemektedir. Doğu Türkistan’ın Müslüman baksıları da ravap (rübab) denilen üç telli saz ile ayin yapıyorlardı. Divanü Lûgat-it-Türk’te kopuz, “Kubuz: Ut, kopuz, kubuz” olarak geçmektedir.

OĞUZ OZANLARI KOPUZU KUTSAL SAYARDI

Oğuz ozanları kopuzu kutsal sayar, çalmadan önce mutlaka öpüp başlarına koyarlardı. Kutsal kabul edilmesinden dolayı da düşman elinin sürülmesine asla izin verilmezdi. Kopuzun yere konulması da büyük bir saygısızlık olarak kabul edilirdi. Bugün Anadolu’da bu gelenek kısmen yaşamaktadır. Günümüzden 60-70 yıl öncesine kadar, güzel ve gösterişli bağlamalar kız kaçırır gibi kaçırılır, bu uğurda canlara kıyıldığı bile görülürdü. Türklerin at, kadın, silahtan meydana gelen namus kavramı içine bağlama da girmiştir.

Eski Oğuzlarda olduğu gibi, Müslüman olduktan sonra da Şamanizm geleneğini sürdüren ozanlar, kopuzu kutsal saymışlardır. Dede Korkut, hikâyelerde kopuzu ile meydana çıkıyor; ad verirken, dua ederken hep kopuz çalıyor, Oğuz kahramanları kopuz sesinden kuvvet alarak mücadelelerinde galip geliyor.

Kopuz; uzun saplı, armut ya da üç kenar gövdeli, kıl telli ve ses perdeleri yokken Anadolu’ya geçince, tahminen XIV. yüzyılda madeni tel takılmak ve bağırsak kirişten ses perdeleri bağlanmak suretiyle oldukça gelişmiş bir şekil almıştır. Kopuzun Orta Asya Türk kavimlerinde perdeli ve perdesiz iki şekline de rastlanmaktadır. Bugün Türkiye’de uzunluğu, perde ve tel sayısı farklı çeşitli bağlama tipleri görmekteyiz. Cura, cura bağlama, bağlama, bozuk, meydan sazı, divan sazı, âşık sazı, tanbura gibi adlar verilen bu bağlama tiplerinde standart ölçü ve adlara rastlayamamaktayız. Bu durumu normal karşılamak gerek. Zira halk sanatlarında standart ölçüler yoktur. Adlar yerleşme yerlerine göre farklılık gösterir.

Baksı dualarındaki öğelere dayalı olarak Kazak baksılarının kopuzunun gövdesi “üyöngü” ya da “üyenki” ve “karagay” denilen söğüt ve çam ağaçlarından, perdeleri ve yayının ağaç bölümü kızıl çalı “topulgu”dan, teli Yörük atının kuyruğundan, kulağı (burgusu) taşa biten “ırgay” çalısından, yuvarlak aynası (oyuk gövdenin üzerine gerilen deri) “yelyeme” devenin derisindendir. Dikkat edilecek olursa, kopuzun her bölümünün nelerden yapıldığı belirtilmiş, fakat yayının kılından ve telinin sayısından söz edilmemiştir. Bu kopuzun yay kılının da at kuyruğu ya da yelesinin kılından olduğu söylenebilir.

Bağlama ya da saz üç ana bölümden oluşmaktadır:

  • Göğüs,
  • Tekne,
  • Sap.

Bağlamanın yaklaşık iki oktav olan ses alanı, üzerine yapıştırılacak perdeler ile üç oktava kadar da yükselebilmektedir. Sapa bağlı perdeleri Türk müziğinin ses sisteminin genel özelliklerini yansıtır.

KALİTELİ BAĞLAMANIN ÖZELLİKLERİ

 

Bağlama yapımında standart ölçülere rastlamanın pek mümkün olamayacağını, her ustanın kendine göre ölçüleri bulunduğunu söylemiştik. Ancak, rahmetli Şemsi Yastıman’dan edindiği bilgilere göre Mahmut Ragıp Gazimihâl, sap uzunluğunun tekne uzunluğuna nispetle sabit olduğunu belirtiyor. Şöyle ki, tellerin takıldığı alt eşikten sapın takıldığı noktaya kadar tekne kaç cm. ise, sap uzunluğu (burguluk hariç) bu ölçüye 13 cm. katılarak hesaplanır. Şayet tekne boyu 40 cm. ise, 40+13=53 cm. olur. Katılan 13 cm. fazlalık hiç bir boy bağlamada değişmez.

Bağlama tekneleri çember (yaprak, kavun dilimi) ve oyma olmak üzere iki şekilde yapılır. Çember bağlamalarda tekne, ut ve mandolinlerde olduğu gibi parçalar birleştirilmek suretiyle meydana getirilir. Oyma bağlamalarda ise gövde yekpare ağaçtan oyulur. Makbul bağlamalar oyma olanlarıdır.

M. Şakir Ülkütaşır’a göre, bağlama teknesinde en çok dut, bazen kestane ve nadiren sarmaşık, sap kısmında ceviz, gürgen veya ıhlamur kerestesi kullanılır. En makbul bağlamalar, sarmaşık ağacından yapılanıdır. Burgular ceviz veya başka bir sert ağaçtan olabilir. Güray Taptık da bağlama yapımında kestane, gürgen, ardıç gibi ağaçların kullanılabildiğini, ancak çok iyi ses verdiğinden dut ağacının tercih edildiğini belirtmektedir. Sadi Yaver Ataman ise eskiden tesviye edilmiş bağlama teknesi yapılacak kütüklerin, içine kor ateş konularak üfleye üfleye oyulduğunu, daha sonra ıhlamur, köknar veya çam gibi hafif ağaçlardan sap takıldığını söylemektedir. Teknenin oyulması büyük bir dikkat istemektedir. Tekne duvarları ne kadar ince olursa ve eşit kalınlıkta inceltilirse o kadar iyi ses çıkar (2-3 mm.) Tekne içerisine içi boşaltılmış yumurta kabuğu yapıştırılmakla sesin ihtizasının çoğaldığına inanılır.

Oyulmuş tekne 2-3 mm. kalınlığında düz ve sık elyaflı göğüs denilen bir kuru tahtayla kapatılır. Göğüs tahtasının ses üzerindeki etkisi büyüktür. Göğüs sathı balık sırtı olmazsa makbul değildir. Göğsün iki yan tarafına peş denilen başka bir keresteden yapılmış parçalar eklenerek süslenir. Göğüse 2-3 delik delindiği de olur. Bağlamanın teknesini parçalayıp yeniden tutkallamakla sesinin açılacağına inanıldığından bağlamacılarca yamalı bağlama daha makbul sayılır.

İyi bir bağlamanın özellikleri”nin en çok kullanılan ağacın türünde gizli olduğu yukarıda yazılanlardan sonra anlaşılmıştır. Bunun yanında bağlama yapımında hangi ağaç türü kullanılırsa kullanılsın, kullanılacak ağacın yaklaşık 4-5 yıl boyunca kurutulmaya bırakılması bağlamanın kalitesini artıran en önemli unsurlardandır.

Bağlamanın sapı için gürgen, ıhlamur ya da ardıç gibi zaman içinde biçim değiştirmeyen hafif ağaçlar tercih edilir. Burguluk da sapla aynı parçadan yapılmasına karşın genelde 15 ya da 20 derece kadar geriye yatık olur.

Bağlamaların mümkün olduğu kadar süslü olmasına önem verilir. Çoğu zaman; tekne, göğüs, sap sedef ve fildişi oymalarla süslenir.

Sapa sırma püskül, hatta nazarlık bir diş sarımsak bağlanır. Perdelerin ustalıkla bağlanması da bağlamanın sesine tesir eder. Perdeler eskiden kuzu bağırsağından yapılıyordu. Perde bağlamak büyük hüner ister. Bağlamacı tabiriyle “Manda koşsan çözülmez.

Bağlamalarda bugün genellikle 17 perde kullanılmaktadır. Bağlama tiplerine göre 9-33 perde takılabilmektedir. Gaziantep ve Maraş havalisinde kullanılan ve Meydan Sazı denilen 12 telli bağlamanın sapının içi, uzunluğunca delinerek içine ufak saçmalar konur. Sapın ucuna da bir yuva açılarak kurşun dökülür. Sapın ağırlığının fazlalığı nispetinde inlemesinin iyi olacağına inanılır. Kastamonulu bağlama sanatçısı İhsan Ozanoğlu folklorist, eski âşık sazlarının sapının içinin boydan boya delinerek içine bağlama teli katıldığını, böylece “daha güzel ve inlemeli bir ses” elde edildiğini bana söyler.

Bağlamalarda tel sayısı 3-12 arasında değişmektedir. Klasik bağlamaya 3. çift tel, yani 6 tel takılmaktadır. Genellikle, alt ve üst teller çelik, orta teller sarı veya pirinç tellerdir.

Bağlama “tezene” adı verilen mızrapla çalınır. Kiraz kabuğu birkaç gün zeytinyağında yatırılıp iyice yumuşatıldıktan sonra tezene olarak kullanılır. Bağlama, tercih edilen tekniğe göre parmak ile de çalınabilir. Parmakla bağlama çalma tekniğine şelpe adı verilir ve bu tekniği uygulamak oldukça zordur.